Şehzade ile Aç Pars Hikayesi- Uygurca


 Uygurca derslerine yeni başladığımız için bu konuda kaynakları incelemem gerekiyor ve ben de elektronik ortamlardaki kaynakları tarıyorum. Hocamızın bu yıl Prens Kalyanamkara ile Papamkara'yı değil Şehzade ile Aç Pars'ı işleyeceğim demesi üzerine merakla hikaye hakkında bilgi taradım. Ve özet bir biçimde sunulan ve bir nevi fikir sahibi olmamızı sağlayan aşağıdaki yazıyı derledim. Uygurca yani Eski Türk Dili derslerinde işinize yarayabilir:


Şehzade ile Aç Pars Hikayesi


Şehzade İle Aç Pars Hikayesi Budist Uygur Edebiyatı’nın Altun Yaruk (Suvarnapraphapse) isimli sutra (vaaz) kitabında yer alan bir hikayedir. Ana teması canlılara eziyet etmemek ve hayvanlara kendini adamak suretiyle ruhunu yüceltmektir.
Bu hikayede açlıktan ölmek üzere olan bir parsı kurtarmak isteyen fedakar şehzade anlatılır. Parsın ölmemesi için şehzade kendisini ona yem eder. Hikayenin sonunda Buda, şehzadenin, kendisi olduğunu ifade eder. Bu hikaye çok canlı ve akıcı bir üsluba sahiptir. Şehzadenin ölümü üzerine söylenen şiirlerde tam bir ağıt havası vardır.
Mahasatvi, kendini aç parsa yedirince yer gök sarsılır, büyük ve çok şiddetli bir deprem olur. Bunun üzerine Mahasatvi’nin büyük ağabeyi, ortanca kardeşine şöyle seslenir:

Yagız yir bütürü tepreyür (Yağız yer tümden sarsılıyor,)
Ügüzler taglar birle kalısız (Irmaklar, dağlar ile birlikte;)
Bulung yıngak kararıp (Köşe bucak kararıp)
Ölez boltı kün tengri (Sönüp gitti Gün Tanrı.)

Köktin tüşer tengridem (Gökten düşüyor ilâhî)
Hua çeçekler bulgaşu (Güller ve çiçekler ard arda;)
Odgurak erki inimizning (Acaba (bunlar) kardeşimizin)
Et’özin titmek belgüsi (Vücudunu feda işaretleri mi?)

Ağabeyinin bu sözlerini işiten ortanca kardeş, ona şöyle cevap verir:

Eşidtim men Mahasatvi’ning (İşittim ben Mahasatvi’nin)
Sözlemiş çın savın (Söylediği gerçek sözleri;)
Timinkiye körmişte (Daha demin görünce)
Toruk küçsüz aç barsıg (Zayıf, güçsüz aç parsı;)

Aç emgekke egirtip (Açlık acısı ile kıvranıp)
Enükin yigeli kılmışın (Eniklerini yemeye kalkıştığını.)
Anın sizindim inimke (Bu yüzden şüphelendim kardeşimden:)
Et’özin titdi erki mü (Vücudunu feda mı etti ki?)

Bunun üzerine ağabey-kardeş, aç parsı gördükleri yere giderler. Orada Mahasatvi’nin, pars tarafından parçalanıp yenildiğini görünce, cesedinin artan parçaları ve kemikleri başında yüksek sesle ağlayıp feryat ederler ve şunları söylerler:

Körkle kövşek tokılıg (Güzel, nazik yapılı)
İnimiz erding küvez a (Küçüğümüzdün, ey yiğit!)
Ögke kangka sevitmiş (Anaya babaya sevdirmiş)
[İnimiz] erding kadaş a (Küçüğümüzdün ey kardeş!)

Neçükin yana birgerü (Ne için, hep beraber,)
Birlekiye ünüp üçegü (Birlikte büyümüşken üçümüz,)
Negülüg titding özüngin (Ne diye feda ettin kendini)
Bizni birle barmadıng (Bizim ile varmadın?)

Ögümüz kangımız bizinge (Anamız babamız bize)
Utru körüp ayıtsar (Karşı çıkıp sorarsa,)
Biz ikegü negü tip (Biz ikimiz ne deyip)
Ötünelim sözlelim (Arz edelim, söyleyelim?)

Ol yig bolgay üçegü (Yeğ olurdu üçümüz)
Birlekiye ölser biz (Hep beraber ölsek biz;)
Neng bizinge kergeksiz ((Şimdi) bize gereksiz)
Bu et’özümüz tirigi (Bu vücudun dirliği!)

ÖZET:

Eski zamanda Maharadi adında bir hükümdar vardı.Çok zengindi, ambarları erzakla doluydu.Kahramn askerleriyle dünyanın dört bir tarafını kendine boyun eğdirtmişti.Bu güçlü, kuvvetli padişahın üç oğlu vardı:Büyük oğlu Maharadi ortanca oğlu Mahadivi küçük oğlu ise Mahasatvi idi.Bir gün hükümdar üç oğlu ile birlikte ormana gezmeye gider.Üç prens meyve ve çiçek toplamak için ormanın içlerine doğru dalarlar.Dinlenmek için bir yere oturduklarında büyük kardeş diğerleirne şöyle der:
-Kardeşlerim,içime bir korku düştü; sakın bu ormanda vahşi hayvanlar olmasın.Bizi yerlerse ne yaparız?
Buna karşı ortanca prens şöyle der:
-Sen dinlenmene bak kardeşim.Doğrusu ben vücudumu kaybetmekten değil yakınlarımıza ıstırap vermekten korkuyorum.Aksine içimde büyük bir sevinç var.Bana öyle geliyor ki bugün büyük bir saadete ulaşacağız.
Ormanın içine daldılar.Orada yeni yavrulamış bir dişi pars gördüler.Bu aç pars yavrularına sarılarak açlık ve susuzluktan bitkin bir halde duruyordu.Üç prensde hayvanların bu haline acıyıp üzüldüler.Sonuçta Mahasatvi büyük kardeşine şu soruyu sordu:
Ağabey Parslar ne yer, ne içer?
Abisi şöyle der:
Parslar daima sıcak et yer ve kan içerler
Bu sözü işiten ortanca prens Mahadivi şöyle düşünür:
Zavalllı aç pars açlıktan ve susuzluktan neredeyse ölecek, bu zavallı mahluk için vücudumuza veda etmemiz gerekecek.Sonra küçük kardeş Mahsatvi ağabeylerine siz ormanın içlerine doğru gidin.Ben burda kalacağım dedi.
Ağabeyleri gittikten sonra kendi kendine şöyle düşündü:Ben yeryüzünde tok ve mutlu gezerken bu zavallılar açlıkla geziyor.Ruhumun yücelmesi ve meleklerin beni övmesi için ruhumu feda etmeliyim.Der ve yerden bir ağaç avdağı alarak boynuna sapladı.Aynı anda yere yığıdı..Boynundan kanlar fışkıryordu..Bunu gören anne pars büyük bir iştahla onun kanını emdi ve etini parçaladı.Afiyetle yiyip karnını doyurdu.Prensin kalan vücudu ve kemikleir balçığa bulaşmış bir halde geldi.Ormandan dönen kardeşleri onu bu halde görünce ağlayıp sızladılar.Bu sırada gökyüzünden misk kokusu ve çiçekler yağdı.Ormanın içi çiçeklerle doldu.Tanrılar melekler bu duruma fevkalade sevinmiş ve küçük presn Mahasatvi’yi kutsamışlardır.


Share this:

Yorum Gönder

 
Copyright © Full Programlar indir. Designed by OddThemes & Best Wordpress Themes 2018