ARUZ ÖLÇÜSÜ VE ÖZELLİKLERİ
ARUZ ÖLÇÜSÜNÜN BAZI ÖZELLİKLERİ
a) Vasl (Ulama): Sonu ünsüzle biten bir kelimeyi ondan sonra gelen kelimenin ünlü harfine bağlamaktır. Ulama, ölçüde yan yana iki açık hece gerektiği zaman yapılır. Ulama yapılan kelimeler aralarına bir ( 2) işareti konularak belirtilir.
ÖR: Hürr2°^ma^2gğer ister2*sen olma cihânın Zevkında safâsında gamında kederinde
(Ziyâ Paşa XIX. yüzyıl)]!]
Ölçüsü:-- . | .- . | .- . | .-
b) İmâle (Çekme) : Açık hecenin ölçüye uyması için biraz uzatılarak okunması, kapalı hece değerine getirilmesidir. İmâle aruzda bir kusur sayılır. Daha çok Türkçe hecelerde ve Farsça tamlamalarda (Servet-i Fünûn’da olduğu gibi) tamlama -i’sinde uygulanır. Açık heceyi belirten noktanın altına çizgi (—) konularak gösterilir.
ÖR: Kamu bîmârına cânân devâ-^ı derd eder ihsân Sevgili, bütün aşk
hastalarının
Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı derdine deva ihsan ettiği
halde
(Fuzûlî XVI. yüzyıl) bana niçin derman
etmiyor,beni
Ölçüsü: .-- | .---- | .---- | .---- hasta sanmaz mı?
c) Med (Uzatma): İki kapalı hece arasında bir açık hece gerektiğinde iki tip hecede yapılan bir uygulamadır: ünsüz+uzun ünlü+ünsüz (nâz) ve ünsüz+ünlü+iki ünsüz (dost). “uzatılmış imâle” adı da verilir. Med yapılan hece, üzerine bir çizgi konularak gösterilir.
ÖR: Yâr hâl-i dilimi zâr bilüptür bilürem
Dili zârımda ne kim var bilüptür bilürem (Fuzûlî XVI. yüzyıl)
Ölçüsü:----- | .---- | .---- | .----
ç) Zihâf (Kısma) : Aruzda, ölçü gereği Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun bir heceyi kısa okumaktır. Bu da imâle gibi güzel kullanılmadığında bir ölçü kusuru sayılır. Çizgi altına nokta konularak belirtilir.
ÖR: Nedir bu tâli’ ile derdi Nef’î-i zârın
Ne şûhu sevse mülâyim dedikçe âfet olur (Nef’î XVII. yüzyıl)
Ölçüsü: . — . — | . .-------- | . — . — | . . |
d) Kasr (Kısa kesme) : Aruzda Arapça, Farsça bir kelimeyi “hafifleştirerek” okumaktır. “mâh” yerine “meh”, “şâh” yerine “şeh” denmesi gibi. Bunun yanı sıra özel isimlerde de kasr yapılmıştır. “İskender”, Aristo”, “Eflâtun” yerine “Skender”, “Risto”, “Felâtun” okunması gibi.
ÖR: Bak »Sfanbûl’un şu Sa’dâbâd-ı nev-bünyânına Âlemin canlar katar âb u havâsı cânına
(Nedîm XVII- XVIII. yüzyıl)
Ölçüsü: — . |— .--- | — .-- | — . — |
C. TÜRK EDEBİYATINDA KULLANILAN BAŞLICA ARUZ KALIPLARI
1. fâ ‘i lâ tün | fâ ‘i lâ tün | fâ ‘i lâ tün | fâ ‘i lün |
— .---- |— .---- | — .---- | — . — |
Arturan söz kadrini sıdk ile kadrin arturur Kim ne mikdâr olsa ehlin eyler ol mikdâr söz
(Fuzûlî XVI. yüzyıl)[2]
Dil ne mihnetden kaçar hergiz ne gamdan incinür Hecr elinden çekdügi cevr ü sitemden incinür
(Bâkî XVI. yüzyıl)[3]
Fârığ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni Böyle yazmış alnıma kılk-i kazâ sevdim seni Ben bu sözden dönmezem devreyledikçe nüh felek Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
(Şeyh Gâlib XVIII. yüzyıl)m
2. fâ ‘i lâ tün | fâ ‘i lâ tün | fâ ‘i lün |
— .------- |— . | — . — |
Ol gözü mestânenin etdiklerin Ey Necâtî cevr sanma nâzdur
(Necâtî XV. yüzyıl)
3. fe ‘i lâ tün | fe ‘i lâ tün | fe ‘i lâ tün | fe ‘i lün |
. .--- | . .--- | . .--- | . . — |
( - — ) Dâr-ı dünyâ delü gönlüm gibi vîrân olsa Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân olsa
(Yahyâ Bey XVI. yüzyıl)[5]
4. fe ‘i lâ tün | fe ‘i lâ tün | fe ‘i lün |
( - ' ' ' '------------ )
Koptu evden acı bir vâveylâ Odalar inledi: “Leylâ! Leylâ!”
(Yahyâ Kemâl Beyatlı XX. yüzyıl )[6]
5. fe ‘i lâ tün | me fâ ‘i lün | fe ‘i lün |
. .--- | . — . — | . . — |
( — — )
Devletimdir visâl-i yâr ammâ Bana yâr olmadı o devlet âh
(Cem Sultan XV. yüzyıl)
6. me fâ ‘i lün | me fâ ‘i lün | me fâ ‘i lün | me fâ ‘i lün |
. — . — | . — . — | . — . — | . — . — | Perîşân-hâlün oldum sormadun hâl-i perîşânum Gamundan derde düşdüm kılmadun tedbîr-i dermânum Ne dirsin rûzgârum beyle mi geçsün güzel hanum Gözüm cânum efendim sevdügüm devletlü sultânum
(Fuzûlî XVI. yüzyıl)]7]
Yiyin efendiler yiyin ; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
(Tevfik Fikret XIX. yüzyıl )]8]
7. me fâ ‘î lün | me fâ ‘î lün | me fâ ‘î lün | me fâ ‘î lün |
.------ | .------ | .------ | .------ |
Sana kimisi cânım kimi cânânım deyü söyler Nesin sen doğru söyle can mısın cânân mısın kâfir
(Nedîm XVII- XVIII. yüzyıl)
8. me fâ ‘î lün | me fâ ‘î lün | fa ‘û lün |
.------ | .------ | .---- |
Değer bir kez yüzin görmek o mâhun Güneş kursı gibi yüz bin filori
(Bâkî XVI. yüzyıl)]9]
9. mef ‘û lü | fâ ‘i lâ tün | mef ‘û lü | fâ ‘i lâ tün |
— — . | — .------- | — — . | — .-------------- |
Ger görmemek dilersen resm-i cefâ Fuzûlî Olma vefaya tâlib dünyâ-yı bî-vefâda (Fuzûlî XVI. yüzyıl )]10]
10. mef ‘û lü | fâ ‘i lâ tü | me fâ ‘î lü | fâ ‘i lün |
— — . | — . — . | .--------------------- . | — . — |
Ey bî-vefâ ki âdet olupdur cefâ sana Bi’llâh cefâdur olma dimek bî-vefâ sana (Fuzûlî XVI. yüzyıl)]in
11. me fâ ‘i lün | fe ‘i lâ tün | me fâ ‘i lün | fe ‘i lün |
. — . — | . .-- | . — . — | . . — |
Yakar mı nâme-berin yoksa yâra değmez mi Niyâz-nâmemiz ol gam-küsâra değmez mi (Nâ’ilî XVII. yüzyıl)
12. mef ‘û lü | me fâ ‘î lü | me fâ ‘î lü | fa ‘û lün |
— — . | .- . | . . | . |
Pek rengine aldanma felek eski felekdir Zîrâ feleğin meşreb-i nâ-sâz-ı dönekdir
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma Zer-dûz palân ursan$eşek yine eşekdir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdîr Tekdîr ile uslanmayanın hakkı kötekdir
Milyonla çalan mesned-i izzetde ser-efrâz Birkaç guruşu mürtekibin câyı kürekdir
(Ziyâ Paşa XIX. yüzyıl)
Kaynak:
m Önder Göçgün, Ziyâ Paşa, Kül. Bak. Yay., İzmir, 1987, s.56.
[2] Hasibe Mazıoğlu, Fuzûlîve TürkçeDivanı’ndan Seçmeler, Kültür Bak. Yay. , Ankara, 1986, s.140. m Dr. Sabahattin Küçük, Bâkî ve Divanından Seçmeler, Kültür Bak. Yay., Ankara, 1988 s 220.
[41 Abdülbâki Gölpınarlı, Şeyh Gâlib-Seçmeler, MEB, İstanbul, 1986, s.46.
[5] Mehmed Çavuşoğlu, Yahyâ Bey ve Dîvânından Örnekler, Kül. Bak Yay., Ankara,1983,s.242
[6] Yahya Kemâl (Beyatlı), Kendi Gök Kubbemizden, MEB Yay., İstanbul, 1992,s.144 171 Dr. Sabahattin Küçük, aynı eser, s.224.
[8] Yaşar Nabi (Nayır) (Hazırlayan), TevfikFikret, Varlık Yayınları, İstanbul, 1960, s.94.
[91 Dr. Sabahattin Küçük, aynı eser, s.402. r10! Hasibe Mazıoğlu, aynı eser,s 196.
HU Hasibe Mazıoğlu, aynı eser, s.72.
rm Halûk İpekten, Nâ’ilî, Kül. Bak. Yay., Ankara, 1986, s.124.
[13] Önder Göçgün, aynı eser, s.66-67.
Yorum Gönder