AŞIKLARIN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ ÖNEMİ
VE NEŞET ERTAŞ
Aşıklık, Türk toplumunun çok eski çağlardan bu yana geliştirmiş olduğu bir gelenektir. İslamiyet öncesinde
Türk toplumunda irticalen şiir söyleyen kimselere ozan denirdi ve bu kimseler şiirlerini kopuz adı verilen milli çalgımız eşliğinde icra ederlerdi.
Ozanlar kültürümüzün kuşaktan kuşağa aktarılmasında büyük rol oynamış önemli kişilerdir. Söyledikleri şiirlerin muhtevası Türk toplumunun yaşam tarzını da büyük ölçüde yansıtır. Amiyane tabirle dönemin zihniyeti bu hazinelerde aşikardır.Ozanlar ve şiirleri Türk edebiyatının sözlü dönemini oluştururlar. Türk edebiyatının bu dönemi günümüze kadar gelişen edebiyatımızın ilk adımıdır ve ozanlar bu ilk adımı atmışlardır. Şiirlerinin konusunu aşk, doğa, savaş, sosyal hayat gibi unsurlar oluşturur ve bu konular toplumu yansıtır.
16.yüzyıldan sonra ozanların yerini aşıklar; kopuzun yerini ise saz almıştır. Aşıklık geleneği bu derece köklüdür.16 yüzyıldan günümüze kadar geçen sürede bu topraklar nice aşıklar yetiştirmiştir ki biz Türk dili ve edebiyatı eğitimi alan öğrenciler dahi isimlerini çok zor sıralar. Sadece yüzyılları temsil eden aşıkları incelemekteyiz. Bu aşıkların şiirlerine baktığımızda Anadolu insanının hayat tarzını büyük ölçüde görürüz. İnsanımızın yemek tarzını, giyim tarzını, düğünlerini, eğlencelerini, ölümlerini, aşklarını, kara sevdalarını çok saf bir dille anlatan aşıklara çok şey borçluyuz aslında.Geçmişe dair kültürel bir araştırmada, başvurulacak ilk kaynaklar arasında aşıkların eserleri gelmeli bence.
Son dönemde bu geleneğin çok önemli bir ustası da göçüp gitti bu yalan dünyadan.O büyük usta bozkırın güneşi, tezenesi Neşet Ertaş...Neşet Ertaş Anadolu insanının saflığının en büyük göstergesidir.Öyle bir yetenektir ki ilkokula gittiği yıllarda önce keman çalmayı sonrada saz çalmayı ustalıkla öğrenmiştir.Öğretmenlik hayatımda aşıklık konusunda örnek vereceğim insanların başında gelecektir Neşet Ertaş. O büyük ustanın da değeri ölünce anlaşıldı ne yazık ki diğer büyük insanlar gibi.Devlet sanatçısı unvanını ve maddi gelirini elinin tersiyle iterek, ben halkın sanatçısıyım diyecek kadar gönlü zengin bir insandır tam anlamıyla.Son günlerini İzmir'de geçiren bu büyük ustayı keşke ziyaret etseydim diyorum şimdi ama nafile. O artık türküleriyle yaşayacak içimizde. Aşık Veysel'in dediği gibi ''Türküz türkü çağırırız.'' felsefesiyle hareket ederek arkasında nice eser bırakmıştır.
Bundan sonra Neşet Ertaş için yapılacak tek şey onun kültürümüze bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır.Bunu hocalarımız, biz edebiyat öğretmeni adayları ve kültürüne bağlı tüm insanlar yapmalı. Bu yalan dünyada yüzü gülmeyen usta, ebedi alemde yüzün gülsün, ruhun şad olsun...
Yorum Gönder